YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

14 Kasım, 2024

ZAMAN KAÇKINI


 

ZAMAN KAÇKINI
 
Tempus fugit… Zaman uçar veya zaman kaçkını…
 
Bazı saatler için söylenmiş sanki bu Latince deyim… Bazı saatler var zamanı uçuruyor bazıları da gerçekten zaman kaçkını…
 
Elimde tam bir zaman kaçkını saat var... 200 yıla yakın bir zaman diliminden geliyor; kim bilebilir ki hangi evlerin duvarlarındaki sırlara / zamanlara tik taklarıyla  ortak olduğunu… Elli yıla akın bir zaman diliminde de ailemizde olmalı; çünkü babam Mazhar Sakman'ın  Tevkifiye Caddesi’ndeki saatçi dükkânından kalma.




 
Aslında ben geçen yıla kadar fark etmemiştim; hurda denilebilecek saatlerin arasında kendini kaybedip zamandan kaçmış… Ne zaman ki evden taşındık, bu saatin varlığından haberim oldu. Tam bir zaman kaçkını kendisini bunca zaman iyi gizlemiş…




 
Kadranındaki lekeler belki de o acılardan kalma… ya mutluluk? Mutluluk nedense kolay unutulur ama acılar öyle mi ya? İnsan bir ömür taşır içindeki acıları… saatler de öyle midir acaba? Kadranına yansıyan, o hüzünlü günlerin ışığı mıdır? Tik takları ne söyler? Zamana tanıklık ederken süslediği evlerin duvarlarındaki sırları ifşa eder mi?
 
Ağırlıkları; acılı günlerden kalma… tüm acılar, o ağırlıkların içinde saklı… Saatin tik takları bunları anlatırken, ağırlıkları aşağı doğru iniyor ve tüm hüzünler birden boşalıyor sanki… Zarif, naif bir zil mutluluklara şarkı söylüyor ama gizli bir hüzün onu da kemiriyor olmalı ki onun da ağırlığı şarkı bitene kadar boşalıyor… Neler anlattığını erbabı merak olanlar bilir…
 
Nicedir bu saat bizde, babamdan kalma… ne zamandır el atmaya kalksam bir el sanki beni durduruyordu ta ki geçen haftaya kadar… çok enteresan bir saat, çarklarını, zincirini ve ağırlıklarını saymazsak tamamı ağaç… ağacın sonsuz ömrünü anlatsın diye mi acaba?
 
Günümüzde ormanı ağacı korumak için verilen mücadeleleri görünce saat başka bir anlam kazanıyor…
 
Saatin baskıları ağaçtan yapılmış, ahşap plakalara pirinç burçlar çakılmış ve onların içinde de metal çarklar yerleştirilmiş oldukça basit ve kullanışlı bir dizaynı var ayrıca saat başlarında ve buçuklarda saatin kaç olduğunu bildiren ve zile vuran bir tokmağı var. Ağırlıkla çalışan saatin kadranı oldukça süslü ve bu süslemeler Fransız malı olduğunu gösteriyor… Ancak el boyaması olan kadranın Edirnekâri olması da mümkün




 
Elimden geldiğince hasbelkader saatin bakımını yapıp çalıştırmaya muvaffak oldum. Sarkacı yoktu… Yıllar önce Konya Sanayisi’nde yaptığım bir duvar saatinin sarkacını buna adapte ettim… Ayar tutması güzel sadece ağırlığı taşıyan zincir çalışma tarafında vardı, onun da yarısını çıkarıp zil tarafına taktım. Zaman içinde zincir bulabilmeyi umuyorum, bu zaman kaçkını için…




 
Ben de az zaman kaçkını değilim hani, sıkıldıkça saatlerime kaçıyorum… Eve kurduğum mütevazı atölyemde onların hatıralarını dinliyorum, ben susuyorum onlar konuşuyor; o tik taklar neler anlatıyor bir bilebilseniz… bütün sırlarınıza aşinayım haberiniz olsun! Duyabilseydiniz eğer pilli saatlerinizi bir yere koyar, mekanik saatlerinize yeniden dönüş yapardınız; çünkü onlar yaşıyor…
 
Ya sizler, yaşıyor musunuz? Yaşadığınıza bu “kaldır at” markalı pilli saatler mi tanıklık ediyor?
 
Kendinizi, hiç pil takılmış gibi hissettiğiniz oluyor mu? Zemberekle mi çalışıyorsunuz ağırlıkla mı? Ben ağırlıktan yanayım…
 
Ve saatlerle birlikte zaman kaçkını olmayı seçiyorum…
 
TAHİR SAKMAN



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.