KIZIL YARENLİKLER
O yıllarda günümüzdeki
gibi aleni küfürler edilmiyordu…
Hele kızlar; o yıllarda
böyle ulu orta dümdüz gitmiyorlardı… Erkek şakalaşmalarından duyulurdu böyle
şeyler ki o da oldukça dikkatli davranılırdı. Erkekler arasında bu kızıl
yarenlikler oldukça popülerdi o yıllarda ama herkes akranıyla uçtuğundan
özellikle gençler arasında gizli bir reçete gibiydi… Sanırım kızıl yarenliğin
ne olduğunu söylememe gerek kalmamıştır.
Cinsellik tabuydu… ilk
cinsel bilgiler arkadaş grubunun çok bilmiş büyüklerinden alınırdı. Yarısı
atmasyon olan bu bilgilere hikâye demek belki daha uygun düşecektir. Ve tabii
ki olaya daha bilimsel yaklaşan Haydar Dümen ve ona benzer yazılar yazan,
sorular yanıtlayan ablalar da vardı gazete köşelerinde… Kapalı bir toplum
yapısından henüz çıkmaya başlayan o yılların Konya’sında kadınlarla erkeklerin
arasında ciddi bir mesafe olurdu. Mahallemizdeki kızların, komşu hanımların
yüzlerini bile hatırlamazdık; çünkü bakmazdık, bakamazdık, utanırdık…
Tabii konuşurken de bazı
kelimeleri şifrelemek ihtiyacı doğardı…
Mektep, keçi kesmek, kedi
tırmaladı, tornaya kaptırmak, kulağında sabun kalmak, yaylaya çıkmak gibi ve
daha pek çok kelimenin asıl anlamından ziyade ona yüklenen anlamlarla konuşmak,
ilk duyulduğunda maksadı gizlemek ihtiyacından olmalıydı.
Cinsel içerikli fıkraların
başını şehrin nüktedanlarından Tayyip Ağa’nın fıkraları alırdı. Hatta Tayyip
Ağa’sız bir sohbet yapmak nadirdi ki mutlaka Tayyip Ağa’nın bir esprisi,
konuşulan mevzuya adapte edilerek anlatılırdı. Nasreddin Hoca’nın ismi
kullanılarak uydurulan fıkraların zaten haddi hesabı bile yoktu.
İkinci sırayı Alâaddin
Tepesi alırdı, ne alakaysa? Gençler arasında mutlaka Alâaddin ile ilgili bir
espri yapılırdı ki bugün bile hâlâ yapılmaktadır.
Üçüncü sırayı ise kanımca
Taş Han alırdı… Genellikle yoksul insanların veya kırsal kesimden şehre
çalışmaya gelen insanların (amelelerin) oldukça ucuza kaldığı o dönemlerin
oteli olan bu han ile ilgili espriler ortalığı yıkar, geçerdi.
Şehrin muhafazakâr
yapısını göz önüne alırsanız bunlar elbette şaşırtıcı gelecektir ama bu da
şehrin bir başka yüzü olmalıdır. Sadece genç insanların değil yaşlı insanların
bile bu kızıl yarenlikleri konuştuğunu söylerlerdi ki bu insanlara da güneşe
karşı oturmalarından olsa gerek “güney müftüleri” ismi takılmıştır. Türbe Caddesi
üzerine söylediğim şiirlerin üçüncüsünde şöyle demiştim:
/güneşe karşı otururlar
güney müftüleri
dinlesen ne yarenlikler/
Pek çoğumuz sütten çıkmış
ak kaşık değiliz elbette ama… günümüze baktığımız zaman eskiden gizli saklı
konuştuğumuz kızıl yarenliklerin, aleni olarak kızlı erkekli gruplarda
konuşulmasına tanıklık etmek bizi şaşırttığı kadar rahatsız da ediyor doğrusu…
Temelinde ne olduğunu az
çok kestirebiliyorum ama… bunu araştırmak da sosyologların işi olmalı diye
düşünüyorum. Ben sadece ip uçlarını vermekle yetiniyorum.
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.