YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

21 Kasım, 2024

KIZIL YARENLİKLER

 

KIZIL YARENLİKLER
 
O yıllarda günümüzdeki gibi aleni küfürler edilmiyordu…
 
Hele kızlar; o yıllarda böyle ulu orta dümdüz gitmiyorlardı… Erkek şakalaşmalarından duyulurdu böyle şeyler ki o da oldukça dikkatli davranılırdı. Erkekler arasında bu kızıl yarenlikler oldukça popülerdi o yıllarda ama herkes akranıyla uçtuğundan özellikle gençler arasında gizli bir reçete gibiydi… Sanırım kızıl yarenliğin ne olduğunu söylememe gerek kalmamıştır.
 
Cinsellik tabuydu… ilk cinsel bilgiler arkadaş grubunun çok bilmiş büyüklerinden alınırdı. Yarısı atmasyon olan bu bilgilere hikâye demek belki daha uygun düşecektir. Ve tabii ki olaya daha bilimsel yaklaşan Haydar Dümen ve ona benzer yazılar yazan, sorular yanıtlayan ablalar da vardı gazete köşelerinde… Kapalı bir toplum yapısından henüz çıkmaya başlayan o yılların Konya’sında kadınlarla erkeklerin arasında ciddi bir mesafe olurdu. Mahallemizdeki kızların, komşu hanımların yüzlerini bile hatırlamazdık; çünkü bakmazdık, bakamazdık, utanırdık…
 
Tabii konuşurken de bazı kelimeleri şifrelemek ihtiyacı doğardı…
 
Mektep, keçi kesmek, kedi tırmaladı, tornaya kaptırmak, kulağında sabun kalmak, yaylaya çıkmak gibi ve daha pek çok kelimenin asıl anlamından ziyade ona yüklenen anlamlarla konuşmak, ilk duyulduğunda maksadı gizlemek ihtiyacından olmalıydı.
 
Cinsel içerikli fıkraların başını şehrin nüktedanlarından Tayyip Ağa’nın fıkraları alırdı. Hatta Tayyip Ağa’sız bir sohbet yapmak nadirdi ki mutlaka Tayyip Ağa’nın bir esprisi, konuşulan mevzuya adapte edilerek anlatılırdı. Nasreddin Hoca’nın ismi kullanılarak uydurulan fıkraların zaten haddi hesabı bile yoktu.
 
İkinci sırayı Alâaddin Tepesi alırdı, ne alakaysa? Gençler arasında mutlaka Alâaddin ile ilgili bir espri yapılırdı ki bugün bile hâlâ yapılmaktadır.
 
Üçüncü sırayı ise kanımca Taş Han alırdı… Genellikle yoksul insanların veya kırsal kesimden şehre çalışmaya gelen insanların (amelelerin) oldukça ucuza kaldığı o dönemlerin oteli olan bu han ile ilgili espriler ortalığı yıkar, geçerdi.
 
Şehrin muhafazakâr yapısını göz önüne alırsanız bunlar elbette şaşırtıcı gelecektir ama bu da şehrin bir başka yüzü olmalıdır. Sadece genç insanların değil yaşlı insanların bile bu kızıl yarenlikleri konuştuğunu söylerlerdi ki bu insanlara da güneşe karşı oturmalarından olsa gerek “güney müftüleri” ismi takılmıştır. Türbe Caddesi üzerine söylediğim şiirlerin üçüncüsünde şöyle demiştim:
 
/güneşe karşı otururlar
güney müftüleri
dinlesen ne yarenlikler/
 
Pek çoğumuz sütten çıkmış ak kaşık değiliz elbette ama… günümüze baktığımız zaman eskiden gizli saklı konuştuğumuz kızıl yarenliklerin, aleni olarak kızlı erkekli gruplarda konuşulmasına tanıklık etmek bizi şaşırttığı kadar rahatsız da ediyor doğrusu…
 
Temelinde ne olduğunu az çok kestirebiliyorum ama… bunu araştırmak da sosyologların işi olmalı diye düşünüyorum. Ben sadece ip uçlarını vermekle yetiniyorum.
 
TAHİR SAKMAN
 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.