MİLATTAN ÖNCE DE BÖYLEYDİ SEVGİ (RIDVAN BÜLBÜL)
"Önce şairleri
anlayacaksın sonra mistikleri..." Böyle diyor Osho Usta...
Biz çok şanslı bir
nesildik; bendeniz de bizim kuşağın içinde en şanslı olanlardan birisiyim…
Şehrin ileri gelen
insanlarını; şairlerini, gazetecilerini, müzisyenlerini, sanatçılarını hatta
şehir dışından gelen bu bahsettiğim kesimden gelen insanları yakından tanıma
veya en azından pek çoğuyla tanışma şansına sahip oldum…
Şairleri anlamaya
çalışırken bir baktım ki… Belki de hayatımıza bu insanların sayesinde şiir
koyduk, şiir olduk…
Bu insanlardan bir
tanesi de merhum Rıdvan Bülbül ağabeyimizdir… Uzun yıllar yazdığı köşe
yazılarıyla tanıdım onu ilk… sonra yürekli şiirleriyle… Şimdi bahar zamanı ya
Rıdvan ağabeyi “Baharla Gelen Aşk” isimli şiiriyle anmanın tam sırası:
Nice sevdalı
geceler dizinde
Sabaha kadar
uyuttu sevdiğim.
Bana ne delilik
ettiyse öyle
Bahar geceleri
etti sevdiğim.
Bilmediğim
tepelerde gün ışır
Kim bilir
mevsimler nasıl değişir?
Gurbet tiril tiril
içimde üşür
Umut rüzgâr rüzgâr
gitti sevdiğim.
Hayra çıkacağı yok
düşlerin
Yabancısı olamam
yokuşların
Baharda hani eylül
bakışların
Dudaklarımda
kilitti sevdiğim.
Saçlarım dağınık
gönlüm kederde
Gözüm ağlamaklı
iki de bir de
El ele verdiğimiz bahçelerde
Gülüşün bulut
buluttu sevdiğim.
Bıkmadan usanmadan
aralıksız köşe yazdı yıllarca. Şehir insanına, fikir dünyasının kapılarını açtı
sonuna kadar, sel sebil etti… O bir sevgi şairiydi ve sevginin kulvarında
koşarken “Milattan Önce de Böyleydi Sevgi” dedi:
Değişik düşünceler
içinde
Asker postalı kadar
garibim.
Ne bir gülümseme ne
de bir sevinç
Milâttan önce de
böyleydi yalnızlık
Ağzını bıçak
açmazdı, hiç mi hiç...
Dağlar, denizler
kadar yalnızlık:
Gece, gündüz ıslık
çalar yalnızlık.
Nerede masal akşamları,
nerede o sıcak bakış,
Umutlar üşüdü, bahar
bahar değil kış...
Dili yok, gözü yok
duvar yalnızlık,
Gece, gündüz ıslık
çalar yalnızlık.
Hüzünlü şarkılar
söylenir her akşam,
İki gözü iki çeşme
bir yaşam...
Kaf Dağı’nın
arkasında bulduk gerçekleri,
Hayalleri, tomur
tomur dallarda yaşadık.
Hasret hasret açtı,
sevgi çiçekleri
Yıllar yılı
gözyaşıyla suladık.
Mağaraların
derinliğinde tükenen umut,
Ya da neon ışıklı
bulvarların batılı vitrinlerinde,
Nerede gözyaşı var,
orda salkım-saçak bulut,
Değiştiremedi
bilgisayar kafalı insanlar.
Yapılar ha beton
olmuş, ha kerpiç,
Milâttan önce de
böyleydi yalnızlık,
Ağzını bıçak
açmazdı, hiç mi hiç...
Senin bu alaca
karanlıkta sallanan güzelliğin,
Bu taş aynaları
çatlatan, korkusuz...
Düşünceler yumağında
sonsuza değin,
Al götür gözlerimi
sorgusuz,
Yoktan var etmek bir
Tanrıya vergi;
Tut ki, mavi
ötelerde mayıs düşlü sabahlarım,
Milâttan önce de
böyleydi, sevgi...
Ve ancak bir şair
yapabilir; Akyokuş’u, Takkeli’ye mendil… sonrası efsunlu bir yaşamın merkezidir
Konya… İnsan Konyalı olur da hele hele şair olur da hiç Konya olmaz mı:
Zaman konuşur
çiniden,
Devirler başlar
yeniden
Aşkın bir mor
sürahiden
Dökülür dal dal
nakışı.
Nurdur, içtim
bakır tastan
Toprak göründü
atlastan
Emir verdi
Kılıçarslan
Süngüler tuttu
alkışı.
Yaşım sarılı
dürüde
Düğünler kalmış
yarıda
Ağlar, Takkeli’m
geride
Mendil etmiş
Akyokuş’u.
Yeşilin avcunda
Meram
Gözlere düşmüş
hatıram
Bir rüzgârdır
buram buram
Eser Mevlâna’ya
karşı.
Ah Rıdvan ağabey ah,
sen bir rüzgârdın; 1935 yılında başlayan sevgi dolu yolculuğunu, 10 Temmuz 2019
tarihinde ebediyete bağlarken, bize bıraktığın onlarca kitabını mukaddes bir
emanet gibi saklayacağız…
Bizim dünyamızda da
sevgi hep aynı kaldı Rıdvan ağabey, tıpkı, senin söylediğin gibi; “Milattan
Önce de Böyleydi Sevgi…” Ne kadar daha böyle kalır bilemem Rıdvan ağabey ama
senin yolun şiir oldu, yolun ışık… Geride bıraktıkların şiirlere sarılmak da
bize kaldı; rahmetle…
TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.