YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

06 Ekim, 2022

KEMİKLE SÖYLEŞİ VE FEYZİ HALICI İLE BİR ANI



KEMİKLE SÖYLEŞİ


İki kürek toprak altında yerin
Belli ki dertlerin sıkıyor kemik
Duyduğu coştuğu hayal günlerin
Düşüyle topraktan çıkıyor kemik
 
Hangi gül yüzlünün eli koluydun
Kim bilir nasıl da etle doluydun
İçtin şerbetini ecele uydun
Peşine canları takıyor kemik
 
Şimdi bildim seni pek de zengindin
Buluttan toprağın altına indin
Dün mü yok gibiydin bugün silindin
Lâfı boğazımı tıkıyor kemik
 
Kıyametin koptu hesapta mısın
Yücelerden yüce hitapta mısın
Söyle kemik söyle azapta mısın
Cehennem odunu yakıyor kemik
 
Hayatım sırattır ince mi ince
Ha bugün ha yarın sıra gelince
Derviş Ozan der ki Hakk’ı bilince
İçimdeki putu yıkıyor kemik
 
Nedendir bilmiyorum gençlik yıllarımda içimde bir ölüm korkusu hep vardı…


Ölmekten miydi bu korku yoksa yaşayamamanın verdiği bir telaş mıydı?..


Şimdilerde hiç korkmuyorum; belki de ona yaklaşmanın verdiği ve bunca yıl hayatı dibine kadar yaşamanın verdiği bir dinginliktir…


İnsan yaklaştıkça daha bir cesur oluyor, tıpkı Hz. Pir’in gazelindeki gibi:


“Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret; güneşe, aya, batmadan ne ziyan geliyor ki?
Sana batmak görünür amma doğmaktır o; mezar hapis gibi görünür amma canın kurtuluşudur o.
Hangi tohum, yere ekildi de bitmedi; ne diye insan tohumunda da böyle bir şüpheye düşmüyorsun yani?”


Yukarıdaki şiiri, Üçler Mezarlığı'nda gördüğüm ve beni ürperten bir kemiğe hitaben söylemiştim, sonra üstat Feyzi Halıcı’ya gittim. O dönemlerde merhum Feyzi abi, Konya Kültür ve Turizm Derneği’nin Türbe Önü’ndeki dernek binasına sık gitmeye çalışır, söylediğim şiirleri ilk ona okurdum ve o da beni sabırla dinlerdi… Dernek binası benim gibi genç ozanların toplanma yeriydi. Rahmet olsun…


Şiiri dinleyen Feyzi abi, koltuğundan doğrulup “edebiyatımızda, kemikle yapılan bir söyleşi şiirini ilk defa duyuyorum" demişti. Tabi benim ne kadar mutlu olduğumu anlatmama gerek yoktur sanırım.


Bu şiirin yer aldığı ve Bir Hayat Yetmez ismini taşıyan bu kitabımın baskısı bitti, bu nedenle dijital olarak yakında sizlerin paylaşımına açacağım ki bu şehr-i Konya’nın bir köşesinde sesimiz yadigâr kalsın…


TAHİR SAKMAN

 

Foto: T. Sakman Arşivi. Feyzi Halıcı, Tahir Sakman ile Konya Kültür ve Turizm Derneği'nde...

 

05 Ekim, 2022

"ÇIKIP ÇIKIP GELME" BESTELENDİ


Dün bir şiir paylaşmıştım; "Çıkıp Çıkıp Gelme" isimli... ve şiiri aynı zamanda sevgili dostum müzisyen Doğan Zade'ye de yollamıştım ki bugün...
Sevgili Doğan ile bizim dostluğumuz çok eskilere dayanır; kendisi Konya'da Güzel Sanatlar Lisesi'nde öğretmenken bazı şiirlerimi bestelemişti.
Bu şiirimi de çok beğenmiş ve "sabah güneş doğarken İzmir'de" diyor; "vapurda imbatların ürpertileri ve martıların çığlıkları arasında notalar dökülmeye başladı..."
Ve demosunu dinledim çok beğendim, tam Doğan'ın tarzı; hayata gülerek bakan yaşam sevinçleriyle dolu...
Önümüzdeki günlerde, aranjesi yapılacak ve stüdyo kaydı gerçekleşecek. O zaman Doğan Zade'nin bu bestesini sizlerle paylaşabileceğim....
Yüreğine sağlık Doğan...
TAHİR SAKMAN


 

04 Ekim, 2022

MANZUM BEKTAŞİ FIKRALARI VE RAMAZAN DAVULU 2017 LİNKİ

 


Şimdi var mı bilmiyorum ama yazdığım yıllarda Bektaşi fıkraları manzum hale getirilmemişti. Üstün bir zekâ ürünü olduğuna hiç şüphe bırakmayacak şekilde mesajını insanları kırmadan veren bu fıkralar aynı zamanda yaşadığımız coğrafyanın da engin hoşgörüsünü simgelemektedir.

Bektaşi fıkralarını nazma çekerken özüne ve özellikle son vurucu sözlerinin  orijinal olarak kalması için azami gayret sarf ettim. Ayrıca 2017 yılında Konya’da bir gazetede yayımlanan Ramazan Davulu 2017 başlıklı ramazan mânilerini de kitaba ekledim.

Meraklıları ve araştırmacıların istifadesine pdf formatında sunuyorum, ücretsiz indirme linki  https://tahirsakman.blogspot.com/ blog sayfamdadır. Ana sayfamdaki SAYFALAR bölümünde yer alan E-KİTAP İNDİRME yazısına tıkladıktan sonra açılan sayfada linki göreceksiniz.

Bu kitap, sadece pdf formatında dijital ortamlarda okunmak üzere hazırlanmıştır. Bu nedenle fiziksel olarak basımı ve dağıtımı yapılamaz. Tanıtım amacıyla yapılacak kısa alıntılar dışında yazarın izni olmadan kullanılamaz.

ISBN: 978-625-00-0943-7

Keyifli okumalarınız olsun…

TAHİR SAKMAN









03 Ekim, 2022

ÇIKIP ÇIKIP GELME

 

 

 Acılarda ara beni bulursun
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
Yeni bir aşkta teselli olursun
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
Yağmur sonrası gökkuşaklarıyla
Gecelerin soğuk bıçaklarıyla
Sevdaların sıcak kucaklarıyla
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
Anılarım saklı hepsi derinde
Gecelerin gizli kuytu yerinde
Bugün gelme sakın hatta yarın da
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
Yaşananlar bitti yoktur eyvahım
Gücenmedim sana kalmadı ahım
Hatırlatma dünde kalsın günahım
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
Kuşlarla uçarak hatta yel olup
Gözündeki yaşla coşan sel olup
Sitemlerim sana bana el olup
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
Arama sorma yollarıma durma
Eskisi gibi gözlerinle vurma
Dayanmaz kalbim beni fazla yorma
Çıkıp çıkıp gelme gelme n'olursun
 
TAHİR SAKMAN

 


TÜRKÜLERE SUSMAK YAKIŞMAZ

 

 
Müzik susarsa; yaşam susar, insan susar, sen susarsın...

Oysa biz susmayı değil; notalarla yüreklere seslenmek istemiştik...

İnadına müzik değil:

Yaşamak için, hissetmek için, barış için, insanlık için her şeye rağmen müzik...

Unutma müzik susarsa, sen susarsın...

TAHİR SAKMAN 

02 Ekim, 2022

TANRIM




Tanrım ezelden mi karaydı yazım
Yoksa karalayıp bozan ben miyim
Visalin umarken Âdem cennette
Bir günah işleyip azan ben miyim
 
Sade bir nefeslik sürüp dünyaya
Cennet hayâliyle yaşarız güya
Bir yalan yüz ile koşup dergâha
Gönüllerde mezar kazan ben miyim
 
Yarattın da bizi kemikten etten
Suçumuz neydi ki kovdun cennetten
Nefis verdin gözler döndü şehvetten
Melekler bahar da hazan ben miyim
 
İçimizdeki bu ölüm korkusu
Bilinmeze doğru ebet yolcusu
Nedir kabirdeki azap sorgusu
Gül taşan mezardan sızan ben miyim
 
Derviş Ozan der ki bağışla Tanrım
Sen yarın da varsın ben senle varım
Sen ne duyurursan onu duyarım
Söyleyen sensin de yazan ben miyim


TAHİR SAKMAN (Derviş Ozan)
 

22 Eylül, 2022

KONYA VE ÖTESİ


 

Bu sevincin tarifi yok… en azından benim için!

Yaklaşık olarak üzerinde bir yıldır çalıştığım “Konya ve Ötesi” ismini verdiğim ve hacmi nedeniyle (1. cilt 643, 2. cilt 662 sayfa; toplamda 1305 sayfa) iki cilt olarak hazırladığım kitaplar yayıma hazır hâle geldi. 1. cilt, 6 bölümde yer alan (Sarıyakup Caddesi’nde Yaşam Sanatı, Sarıyakup Yazıları, Türbe Caddesi’nde Yaşam Sanatı, Atatürk’ün İzinde, Mevlâna & Sufizm & Ezoterizm, İnsanlar & Mekânlar & Kitaplar) toplam 218 makaleden oluşuyor. 2. kitap ise 7 bölümde (Yemek Kültürü, Ve Ötesi, Söyleşiler, Türkülerdeki Konya, Şehir ve İnsan, öteki-sanat, Tahir Sakman Bibliyografyası) yer alan 123 makaleden oluşuyor. 

Ayrıca bu yılın ramazanında; ekonomik krizlerden mülhem bir kelime oyunuyla RamaZAM Mânileri 2022 ismiyle sosyal medyada ve blog sayfamda yayımladığım mânileri de bir kitapçık olarak hazırladım.


Yazmak ayrı bir tutkudur… Konyaperestlik ise ayrı bir tutku… Ömrümüzü verdiğimiz / ömür veren şehre bir vefa borcudur bu; Konya’nın taşına toprağına âşık olmaktan öte bir duygudur…

Belki bizimki bir ütopya… özlediğimiz / aradığımız belki bir başka Konya; Selçuklu asırlarından, yalın, sevgi ve hoşgörünün harman edildiği, sanatın, kültürün çırıl çırıl sebil edildiği…

Ne kadar ileriyiz… ne kadar geriyiz demek belki daha doğru olacak; ceddim Selçuklu'nun eserlerine bakıyorum, doğayla uyum içerisinde, taşın hamur gibi yoğrulduğu ihtişamlı ama asla kibirli olmayan eserlere… bir de şimdiki beton yığınlarına…

40 yıla yaklaşan yazarlık serüvenimde, çeşitli mecralarda yayımlanmış yazılarımdan (siyasi yazılar hariç) bir seçki hazırladım. Konya ve Ötesi; şehrin sanat ve kültürünü, insanlarını, mekânlarını, anlatıyor. Serin bir dolunay vaktinde Meram’da bülbül sesleriyle avunan bir şairin sitemlerini… ve bozkır ayazında; Orta Asya steplerinden rüzgâr kanatlarıyla kopup, ecdadımın sesini yansıtan türküleri yeniden söylemenin heyecanlarıyla dolu dolu…  Ve olabildiğince fotoğraflarla bir kaynak oluşturmaya çalıştım. Kitabın sonuna ise bir Tahir Sakman Bibliyografyası ekledim, geleceğin olası araştırmacıları için…

Bu bir yaşantının hülasasıdır; ömrümüzü boşa geçirmediğimizin ve kimseye eyvallahımızın olmadığının; sadece şehrin, sanatına ve kültür mirasına karşı boynumuzun kıldan ince olduğunun hikâyesidir.  

               

Tabii ki diğer kitaplarım gibi bu da basılamayacak…

Şanslı günlerimizde basılan 12 kitabıma ilave olarak basılmayı bekleyen 6 kitabıma 3 kitap daha eklendi ve böylece basılmayı bekleyen eserlerimin sayısı 9’a ulaştı…

Konya’dan başka bir şey söylemedim, yazmadım… O Konya; hatıralarımızı süslerken, eserlerimizi geleceğe emanet etmekten başka yolumuz yok…



Önümüzdeki günlerde, günün dijital modasına uyarak; 9 kitabımı e-kitap ve pdf formatında ISBN numarası alarak dijital mecralarda yayımlamayı umuyorum. Ayrıca önümüzdeki aylarda iki veya üç kitap daha hazırlamayı planlıyorum; tezgâhta bekliyor…

Naçizane şehrin kültür hayatına karınca kararınca hizmet ettiğim sayılırsa, perestliğiyle onur duyduğum şehre karşı bir nebze de olsa görevini yapmış insanların huzuru içinde olacağım / öleceğim.

Konya bizi hatırlar mı dersiniz?

Şahap Uzluk, Mahmut Sural, Selçuk Es, Namık Ayas, Muhtar Bedir, İhsan Hınçer, Mehmet Önder, Fuat Önder, Celalettin Kişmir, Feyzi Halıcı, Mehdi Halıcı, Rıdvan Bülbül, İhsan Kayseri, Hasan Özönder, Yalçın Dikilitaş, Nevzat Küçükerdoğan, Koray Ekener, Ümit Necati Pancı, Panos Özararat, Ahmet Ziya Özkul, M. Ali Apalı, Sefa Odabaşı, Seyit Küçükbezirci ilk aklıma gelenler… Onları ne kadar hatırlıyorsa(!) bu şehir; eminim bizi de o kadar hatırlayacaktır…

Ama ne onların ne de bendenizin böyle bir kaygısı ve beklentisi yok; ne yaptıysak Konyaperestliğimizden yaptık…

Kalbim / şiirlerim ve kitaplarım artık sana emanet; şehir…

TAHİR SAKMAN










06 Eylül, 2022

AYNI YERDE OLMADIĞIMIZA İNANIYORUM!

 

Vedat Sakman bir sahne çalışmasında ünlü sanatçı Leman Sam ile birlikte...

 

Dün “Tacize Uğramak” başlığıyla bir yazı paylaşmış ve serzenişlerde bulunmuş yapılan bir fikri tacizden bahisle sitemlerimi yazmıştım.

Beni üzen bu olaya, telif haklarına son derece önem vermesi gereken bir kamu kuruluşunun da dahil olması üzüntümüzün kat be kat artmasına neden olmuştu…

Gözlerim bir an maziye kaydı, hafızamda çağrışımlar oluştu…

Yıl 1994 … Babamın ölümünden bir ay sonra Abim Vedat Sakman ve orkestrası "Özürlü Çocukları Koruma Derneği" yararına sadece Ankara-Konya arası aracının benzin parasını alarak (başka bir ücret almamışlardır) bir konser verirler…   

Konser sonrası şehrin ünlü okullarından birinin [ismi bende mahfuz] öğretmenleri veya yetkili kişileri abimi okulun mezuniyet gününe çağırırlar. Abim Vedat Sakman, bağlı olduğu ajansı işaret eder.

Bundan sonrası… sanki benim bunca yıl sonra yaşadıklarımın bir başka versiyonudur. Geçen bunca yıldan sonra bazı şeylerin değiştiğine, sanata, sanatçıya, edebiyatçıya saygı duyulması gerektiğinin öğrenildiğine inanmak istiyorum.

Yoksa hâlâ aynı yerde miyiz? Böyle olmadığına inanıyorum ama… 

İsterseniz sözü olayı anlattığım 12 Aralık 1998 tarihli Yeni Meram gazetesindeki köşe yazıma bırakayım:

12 Aralık 1998 tarihli Yeni Meram gazetesindeki yazım...


“İLLA…” VEDAT SAKMAN

Son dönemde yetişen, hemşehrisi olmakla övündüğümüz pop [aslında doğrusu müzisyen olmalıdır; çünkü pop, popüler çok çabuk değişebilir ama Vedat Sakman gibi gerçek müzisyenler popüler değil kalıcı eser üretirler] müzik sanatçılarımızdan birisi de Vedat Sakman'dır... Ünlü folklorcu Mazhar Sakman’ın oğlu olan Vedat Sakman, 1949 yılında Konya'da dünyaya gelmiştir. Uzun yıllar İzmir ve İstanbul sahnelerinin aranılan bir ismi olan hemşehrimiz son yıllarda yaptığı bestelerle dikkatleri üzerine çekmiştir.

1987 yılında “Bana Bana” isimli bestesiyle, İsviçre’nin Lozan kentinde yapılan Eurovision şarkı yarışmasında; Arzu Ece, Hazal Selçuk ve Sarper Semiz ile birlikte ülkemizi başarıyla temsil etmiştir. [Orkestra şefi Timur Selçuk'tur.]

Bugüne kadar; Müzisyen, Kapılar, Sevgileri Unutmadık isimli üç adet kaset yapmıştır. Jazz-rock tarzındaki müziğiyle müzikseverlere dostluk ve barış mesajları sunan sanatçımız, birçok televizyon dizisinin de müziğini bestelemiştir. Bunlardan; başrolünü Şevval Sam’ın (Tekin) oynadığı “Feride” ile Türkan Şoray ve Şener Şen’in başrolünü paylaştığı, şu an ATV televizyonunda yayında olan “İkinci Bahar” dizi filmleri en tanınmış olanlarıdır.

Son yıllarda sahne çalışmalarından ziyade beste ve aranje çalışmalarına ağırlık veren Vedat Sakman, müzik dünyasında aranılan bir isim olmuştur...

Bu yılın başlarında piyasaya sürülen; Zühal Olcay’ın “İhanet” isimli kasetindeki bestelerin çoğu Vedat Sakman’a aittir. Müzik direktörlüğünü de Vedat Sakman’ın yaptığı bu kasette hiçbir ticari kaygı düşünülmeden salt sanat için, müzik için uğraş vermiştir.

Zuhal Olcay’ın berrak sesiyle okuduğu şarkılar, size sevgi ve barış dolu bir dünyanın kapılarını aralayıveriyor.

Geçen ay piyasaya çıkan, Leman Sam’ın “İLLA” isimli kasetindeki şarkıların çoğu yine hemşehrimiz Vedat Sakman’a ait. Leman Sam’ın müzik direktörlüğünü de yapan Vedat Sakman, bu kasette çok önemli bestelere imzasını atmıştır. Ünlü söz yazarı Mehmet TEOMAN’ın sözlerini yazdığı “İlla” isimli şarkı şimdiden listeleri zorlamaktadır. Yine aynı kasette Mehmet, Kandili, Sarılsam üşür müsünüz, Her neyse isimli şarkılar dikkat çekmektedir. Leman Sam’ın o nefis sesi ve harika yorumuyla, Vedat Sakman’ın duygu yüklü besteleri birleşince; alıp başınızı ötelerde bir yerlere gidiyorsunuz...

Eğer kısmet olursa bir dahaki kasete Leman Sam bir Konya türküsü okuyacaktır. Tam 18 dilde folk şarkı okuyabilen ünlü sanatçının Konya türküsü okuması folklorumuz için sevindiricidir. Türkülerimizi otantik şekliyle korumamızın yanı sıra aranje edilip gençlerimize dinletebilmek çok önemlidir. Hatta bu şekilde dünyaya dinletebilmemiz bile söz konusudur. Müziğin evrensel boyutunda, bir Konya türküsünün zarif ve kıvrak ezgilerini dünyaya ancak bu şekilde dinletmemiz mümkün olacaktır.

Böylesine önemli bir sanatçımızdır Vedat Sakman. Bunları size niye anlatıyorum? Vedat Sakman’a yapılan bir saygısızlıktan bahsetmek istiyorum!

Radyo Net ve Kâmil Ahat arkadaşımızın organizesinde “Özürlü Çocukları Koruma Derneği" yararına, 23 Ekim 1994 günü Devlet Tiyatrosu Salonu’nda Vedat Sakman bir konser verir. Vedat Sakman ve orkestrası arabalarının (Konya Ankara arası) benzin parasına çıkmıştır bu konsere. Başkaca bir para almamıştır. Daha sonra Konya’da ünlü bir resmi okulun öğretmenleri, Vedat Sakman’a okullarının mezuniyet gününde bir program yapması için teklif götürürler. Doğal olarak Vedat Sakman profesyonel bir sanatçı olduğunu ve ajansıyla görüşmeleri gerektiğini bildirir. Daha sonra sanatçımız telesekreterinden bir mesaj alır. Seslerinden Konya’dan gelen öğretmenler olduğunu anlar, şok olur. “Ülen gidi Gonya’dan gittin de adam mı oldun?” Ve daha ağıza alınmayacak küfürler, hakaretler...

Böyle bir sanatçıyı kaç yılda yetiştiriyoruz? Böyle kaç tane sanatçımız var? Hiç düşündünüz mü? HolIanda’da bir şarkısı iki kere çalınan Vedat Sakman’a telif ücretini gönderen zihniyete bakın, bir de okulun mezuniyet gününde sahneye çıkmak için ücret istedi diye hakaret eden zihniyete bakın!

Konya’yı ben tenzih ediyorum, ama birkaç kendini bilmezin yaptığı hakaret ayıpların büyüğüdür. Değil bir hemşehrimize hiçbir sanatçıya yapılacak bir davranış değildir.

Umarım ki bu yazıyı onlar da okurlar ve bir sanatçıya, bir insana yaptıkları saygısızlığın utancıyla başlarını öne eğerler...

TAHİR SAKMAN

05 Eylül, 2022

TACİZE UĞRAMAK


Her taraftan tacize uğruyoruz….

Bu, bir anlamda fikri taciz değilse nedir? Eskiden çok şikâyet ederdim ama son dönemlerde bırakmıştım; insanların telif haklarına olan saygısızlıklarından,  tacizlerinden… Yüzümüzü görmek istemeyenlerin, ürünlerimizi izinsiz kullanmalarından…

Tabii insanlar bu tacizlerini boşa yapmıyorlar elbet, bundan çıkar sağlıyorlar… Sizin payınıza düşense kocaman bir yalnızlık ve kaderinizle baş başa kalmaktan ibarettir.

Yanlış anlaşılmasın hiç kimseden bir beklentim yok; tüm yaşantım “tek tabanca” olarak geçti, sırtımı kimselere dayamadım, güvendiğim tek şey yüreğim ve eserlerim oldu…

Ya siz kuzum, nezaketi ne zaman terk ettiniz? Haydi izinden geçtim bir adet kitap da mı gönderemezdiniz?

Buna, Konya Büyükşehir Belediyesi’nin, Kültür A,Ş.’nin de ortak olması üzüntümüzü kat be kat artırıyor…

  

Uzun yıllardır Konya üzerine söylediğim şiirler bir kitap halinde basılamaz ama… ama o şiirlerden alıntılar yapıp kitaplarınızda kullanabiliyorsunuz. Ne hakla?

Kul hakkı diye bir şey var, duydunuz mu? Sizi dava etsem yeridir…


İşin yasal boyutu hakkında fazla bir bilgim yok… Kaynak olarak, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu Hocamın hazırladığı ve 2002 yılında Konya Ticaret Odası tarafından yayımlanan “Konya Üzerine Şiirler” isimli kitabı gösteriyorlar… Kitapta, telif hakları ile ilgili bir uyarı yazısının olmaması, bunu herkesin istediği gibi kullanabilir olduğu anlamını mı çıkarıyor?

2021 yılında Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. yayınları arasında çıkan “Konya Kültür ve Edebiyat Atlası” isimli kitaptan söz ediyorum. Kitap, büyük boy, kalın kuşe kağıtlara basılmış, prestij kitabı… internette satışı da var, 300 TL etiketli, indirimli 240 TL’ye satılıyor.

Kitabı, geçtiğimiz günlerde sevgili dostum İsmail Çalışkan’ın yayınevinde, Nüve Kültür Merkezi’nde gördüm. İncelerken karşıma bölüm başlarında, alıntı yapılan şiirlerim çıktı. Tabii ki sevindim; biz bu şiirleri insanlar okusunlar, geleceğe bir sözümüz olsun diye söylemiştik ama…


Kitabın editoryal listesine baktığım zaman tanıdık isimlerin çokluğunu görmek üzüntümün çoğalmasına neden oluyor. Ayrıca bu şehirde kime sorsanız, beni bulabilirsiniz… Bırakın yasaları, kul hakkını; nezaketen bir izin almanız çok mu zordu? Halbuki haberim olsaydı sizlere daha başka şiirler önerebilir belki yenilerini söyleyebilirdim… Kitapta yer alan biyografim bile eksik; bari bunu bana sorsaydınız da yazıp verseydim?

 
İsterseniz bir şeyde anlaşalım: Kitabınızda şiirlerime yer vermeniz bana yaptığınız bir lütuf, bir jest değildir; tam aksine izinsiz kullanarak rencide etmektir, taciz etmektir. Şiirlerimi izinsiz kullanmanıza rızam yoktur.


Bu şehirde yapılan etkinliklerde esamemizi okumazsınız… Görmezden gelirsiniz, yok sayarsınız ama şiirlerime gelince izin bile almadan kullanırsınız öyle mi? Bu hakkı kendinizde nasıl görüyorsunuz?

Biliyorum; çünkü biz Konya çocuğuyuz… Bizim nasılsa gönlümüzü alırsınız ama ya kırılan kalbimizi onarabilir misiniz?

(Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Uğur İbrahim Altay’ın da bu yazıyı okuyacağını umuyorum.)

TAHİR SAKMAN 

  



03 Eylül, 2022

İÇİM ACIYOR KONYA

Foto: T. Sakman. İnce Minare, Konya.

 “Atatürk Anıtı Yine İlgi Bekliyor” başlığıyla bir paylaşımda bulunmuştum.

Sayfamdaki dostlardan 30 kişinin beğendiğini görünce yeterince görülmediğine kanaat getirip ertesi gün tekrar paylaşımda bulunmuştum. Bu sefer de 17 dost beğenmiş ki bazıları önceki beğenenlerden… Mükerrer olanlarla birlikte toplam 47 kişi beğenmiş ki bunların içinde arkadaş olmadığım insanlar da var…

İlla beğenilsin diye yapmıyorum ama… Özellikle tarihi öneminin yanı sıra ülkemizin varoluş mücadelesini veren Yüce Atatürk’ün hatırasını yaşatan bir anıtla ilgili yaptığım paylaşımın daha çok beğenilmesini ve yetkililerin dikkatini çekmesini isterdim…

Her neyse biz bu şehrin öz çocuğuyuz, tarihi mekânlara sahip çıkmak görevimiz…

Foto: T. Sakman

2017 yılının ağustos ayında üst üste paylaşımlar yaparak İnce Minare Taş ve Ahşap Eserler Müzesi’nin dış aydınlatmalarının yanmadığını yazmıştım. Konya Müzeler Müdürü’nü arayıp aramızdaki ilginç diyaloğu bile yazmıştım. Hatta konuyla ilgilenilmesi için şehrin bazı gazetecilerini durumdan haberdar bile etmiştim ama hiç ilgilenen olmamıştı… Meraklısına söz konusu yazıların linkleri:

https://www.facebook.com/tahirsakman/posts/pfbid0dodTgmaR2qKBcdmouthpCJz9bLWQP2gMBqZRD4f2M26FYQir32Ee8XP4KdGMWNHrl

https://www.facebook.com/tahirsakman/posts/pfbid0ofzvxx9Ecqfks8QCmoxrNBZCvQn8Jc5w5viRVW6iMxrGT4mWS83YRC3S2xiwr4Cel

https://www.facebook.com/tahirsakman/posts/pfbid02kU1kaavtB35Tp4DBqkbLbj7aYMhJ3A7GmEKKuXbiVXtgKz9RsC2xb55tPE6K7vMMl

https://www.facebook.com/tahirsakman/posts/pfbid02UqgLgePFdkW6Kn4isFEVa3ydBGDiQaSTehUYZFbZiQzGT7xDUtpyViai5xmN4Codl

Foto: T. Sakman

Önceki gün nihayet yaklaşık 5 yıl sonra İnce Minare’nin ışıl ışıl görüntüsü beni heyecana boğdu… 5 yıl sonra da olsa dış aydınlatmalar faaliyete geçmişti…

Foto: T. Sakman.

Aynı yılın yine ağustos ayında İplikçi Camisi’nin duvarlarındaki çatlaklardan söz ederek muhtemelen tramvayın meydana getirdiği sarsıntıdan olabileceğini yazmıştım ve yine bir gazeteci dostumuza konuyu iletmeme ve fotoğraflarını paylaşmama rağmen onun da ilgisini çekmemişti. Yazının linki:

https://www.facebook.com/tahirsakman/posts/pfbid02ncJ2mzBJpRc3YEaifm3W2crrw3GL5JhXS2vWeqefMaZ1f3QeKaL6mg15g6PNN4AXl

Dün İplikçi Camisi’nin önünden geçerken içim acıdı… Ecdat, ecdat diyenleri orada görmek isterdim. Tarihe saygınızı, 8 asırlık kadim bir Selçuklu eserine olan hayranlığınızı görmek isterdim…

Foto: T. Sakman

İçim acıdı... yaklaşık beş yıl önce görünen tehlike, çatlakların daha da büyümesiyle yaklaşan vahim bir hâli işaret ederken bütün bir Konya’nın sessiz kalması karşısında içim acıyor….

Foto: T. Sakman

Selçuklu’nun başkentinde yaşıyorsunuz, yeri geldiği zaman övünüyorsunuz… Peki, sizin saygınız bu mu?

Foto: T. Sakman

Alâaddin Camii’nde her cuma yaptığınız o törende ecdadın feryadını ne kadar duyuyorsunuz acaba?

Alâaddin Köşkü’nün üzerine milyonlar harcayarak bir ucube kondurdunuz… Şimdi yıkacakmışsınız, geç bile kaldınız… Yerine Uluslararası bir yarışma açıp yeni bir düzenleme yapılacakmış. Yerli mimarlarımıza ne oldu ki? Bana kalsa o ucubeyi yıkıp çelik konstrüksiyonu tamamen camla kapatırım olur biter… Bu suretle tarihi camiyi de perdelememiş olur.

İçimi acıtsan da Konya, yazmaya devam edeceğiz, dilimizin döndüğü kalemimizin yazdığı sürece… Çünkü biz Selçuklu’nun varisleriyiz; siz vazgeçseniz, biz geçmeyiz…

İçimi acıtsan da Konya, acıtsan da…

TAHİR SAKMAN

 

01 Eylül, 2022

ATATÜRK ANITI YİNE İLGİ BEKLİYOR!

 

Foto: T. Sakman. Atatürk Anıtı'ndaki pas görüntüleri Konya'ya yakışmıyor.

25 Ekim 2013 tarihinde yazmışım; “Atatürk Anıtı ilgi bekliyor” başlığı ile Anadolu Manşet gazetesinde, genel yayın koordinatörü olarak çalıştığım günlerde…

25 Ekim 2013 tarihli Anadolu Manşet gazetesinin konuyla ilgili kupürü...

Yazının içeriğinde Atatürk Anıtı’nın bakıma ihtiyacı olduğunu vurgularken bir an önce gereğinin yapılması için çağrıda bulunmuştum. Ve yazıdan kısa süre sonra Konya İl Kültür Müdürlüğü’nden gelen bir yazıyla bakım ve onarım için ihale açıldığı ve kısa sürede neticeleneceği duyurulmuştu. Ve gereken bakım onarım kısa süre içerisinde gerçekleştirilmişti…

Ulu Önder Atatürk, eşi Latife Hanımla birlikte Babalığı Abditollu Hüseyin Ağa ve onun eşiyle birlikte...

Ulu Önder Atatürk’ün Konya’ya her zaman özel bir ilgisi olmuştur. Köklerinin Karaman’dan gitmesi nedeniyle kendisini hep Konyalı gibi görmüştür ki zaten Selanik’te aile lakaplarının “Konyarlar” olması da bunu göstermektedir. Ayrıca yurt içinde en çok ziyaret ettiği illerden birisi de Konya’dır hatta öyle ki bu şehirde kendisine Abditollu Hüseyin Ağa’yı babalık olarak seçmiştir.

Konya’ya altıncı gelişinde Atatürk, eşi Latife Hanım’la birlikte Hüseyin Ağa’nın Sedirler’deki kerpiç evini onurlandırmış, ikram edilen saç böreğini yemiştir.  

Atatürk Anıtı’nın Batı’ya doğru dönük yüzü, bazı malum kesimler tarafından zaman zaman dillendirilen “Atatürk Konya’ya küstü, sırtını döndü” gibi ifadelerle çarpıtılmaya çalışılsa da gerçeği yansıtmamaktadır.

Atatürk sırtını Konya’ya dayamıştır… Eğer Konya’ya güvenmese Batı Cephesi Karargâhı’nı Akşehir’e kurar mıydı?

Biz Konyalılar, Atatürk’ün ata soyunun bu şehirden olmasıyla her zaman övünmüşüzdür ve ne kadar övünsek azdır.

2013 tarihinde yayımlanan yazıdan yaklaşık dokuz yıl sonra yine…

Bu yılki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarını izlemek için gittiğim Atatürk Anıtı’nın bazı bölümlerindeki paslanmalar dikkatimi çekti. Atatürk heykelinin sol kolu ile omuz başlarındaki boyalar zamana yenik düşmüş olmalı ki yer yer paslanmıştı. Ayrıca Anıt hakkında bilgilendirici yazıların yer aldığı pano da geriye doğru eğilmişti…

Foto: T. Sakman. Anıtın tarihçesini anlatan pano...

Tabii benim bu gördüklerimi “eminim yetkililer de görmüşlerdir ve gereği için çalışmalara başlamışlardır” diye düşünüyorum. 

Hemşehrisi ve sırtını dayadığı şehrin evladı olmakla övündüğümüz Yüce Ata’mızın anıtına daha özel bir ihtimam gösterilmelidir. Bize bir vatan emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına minnet borcumuzdur bu...

Başta Konya Valiliği olmak üzere tüm yetkili kuruluşlarımızı konuyla yakından ilgilenmeye çağırıyorum:

Atatürk Anıtı’ndaki pas görüntüleri Konya’ya yakışmıyor!

TAHİR SAKMAN


Foto: T. Sakman.