31 Temmuz, 2025
EKMEĞİ EKMEĞE KATIK ETMEK
EKMEĞİ
EKMEĞE KATIK ETMEK
30 Temmuz, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 28 KARANFİLİM SAKSILARDA ÇANAKTA (ASLAN KARAM)
MAZHAR
SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 28 KARANFİLİM SAKSILARDA ÇANAKTA (ASLAN KARAM)
Konya
oturaklarında okunan türkülerimizden olan bu türkünün metni şöyle:
KARANFiLİM
SAKSILARDA ÇANAKTA (ASLAN KARAM)
Karanfilim
saksılarda çanakta
Bir
yâr sevdim şu karşıki konakta
Aslan karam gel karam
Fındıkları
kır karam
Eller
yârini bulmuş
Sen
de hava al karam
Cevizin
çürüğü özünden olur
Yâr
için ağlayan gözünden olur
Aslan
karam gel karam
Fındıkları
kır karam
Eller
yârini bulmuş
Sen
de benim ol karam
Bir
taş attım pencereye tık dedi
Bir
kız çıktı annem evde yok dedi
Aslan karam gel karam
Fındıkları
kır karam
Eller
yârini bulmuş
Sen
de benim ol karam
https://www.youtube.com/@tahirsakman-Konya
https://youtu.be/MQIKd8R03mg?si=oYQSHoT2zLFk6TET
TAHİR
SAKMAN
21 Temmuz, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 27 GÖZELCE'NİN KÖŞEDEDİR ODASI (SAFFET EFENDİ)
MAZHAR
SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 27 GÖZELCE'NİN KÖŞEDEDİR ODASI (SAFFET EFENDİ)
Buram
buram Konya kokan türkülerimizden bir tanesini Mazhar Sakman 12 telliyle çalıp
söylerken Cenap Kendi utla, Kazım Büyükşalvarcı kanunla eşlik ediyor.
1800’lü
yıllarda yakılan ve Konya oturaklarında söylenmeye başlayan türkünün enteresan
bir hikâyesi var. Sahip Ata Caddesi, Gazezler Sokağı… “Cingenoğlu” ismiyle
bilinen fırınının karşısı… Bugün ayakta olan tarihi bir yapı var, olay bu
konakta geçmiş veya tam karşısında şimdi apartman olan yerde iki katlı kerpiç
bir evde yaşayan Hevayı (havai) Halil Ağa’nın evinde… Güzelliği dillere destan ve bu nedenle de “Gözelce”
lakabı takılan, Hevayı Halil Ağa’nın yeğenini kaçırmak için şehrin tanınmış nüfuzlu
ailelerinden birisi avenesiyle birlikte gece baskına gelirler…
Hevai
Halil Ağa yeğeninin sabaha kadar savunur, vermez ama dolma tüfeğin dumanından
gözleri kör olur ve lakabı da “Kör Halil Ağa” olarak değişir. (Türkünün geniş öyküsünü
“Dünden Bugüne Konya Oturakları” kitabımda bulabilirsiniz.)
https://www.youtube.com/@tahirsakman-Konya
https://youtu.be/HT1uBhPcJBQ?si=XhKbHxWMiNLhs5CH
TAHİR
SAKMAN
20 Temmuz, 2025
BUGÜN GÜNLERDEN BALCAN
BUGÜN
GÜNLERDEN BALCAN
Galiba
pazar diyecektim… Muhacir Pazarı’nın pazar günüydü bugün…
Bilin
bakalım orada ne buldum?
Hani
geçenlerde kaybolmasından korktuğumu yazdığım, yerli mor balcan karşıma çıkmaz
mı? 40 yıldan çok fazla dostluğumuz var, şimdi tam söylersem yaşım ortaya çıkar…
Valla
dimem!
Ama
pazar üzerine çok diyeceğim var:
Pazarda
yerli üretim gördüğünüz zaman hani Ayşaplanın, Hatçabanın eliyle toprağın bağrını deşeleyerek, özenle gözlerinden yaş damlatır gibi (su faturaları malum)
sulayarak büyüttüğü avarları hemen alın… O lezzeti başka yerde asla
bulamazsınız, çünkü Ahmet amcanın, Mehmet dayının nasırlı elleri değmiştir;
emektir, terdir ve Konya toprağının bereketidir onları tatlandıran… Malum
biberimiz bile bal gibidir…
Üçe
beşe bakmayın, ne isterlerse verin alın; çünkü artık yetişmiyorlar, her yıl gittikçe
azalıyor, üretimden düşüyorlar belki seneye bulamayacaksınız, bulduğunuz yerde
pazarlıksız alın…
Bir
de Konya dışından gelenler var mesela Mut’tan getiriyorlar ve yerli biber diye
satıyorlar! Ama Konya toprağının lezzeti yok, benden söylemesi…
Mustafa
Sertoğlu… toprağın efendilerinden, öpülesi elleriyle yetiştirmiş, gözü gibi
bakmış Hasanköy’de (Şimdi mahalle diyorlar, ne değiştiyse?) küçük bir bahçesi
varmış orada yetiştirmiş. Aslen Çalmandalı ve toprakla haşır neşir olmaktan
belki, her yıl eşilen toprağa benzeyen yüzüyle ama hep gülerek (toprak gibi)
mallarını satmaya çalışıyor.
Mor
patlıcan yetiştirmiş Konya’nın ata tohumundan… 60 yaşın verdiği hüzünle
titreyen sesi birden aydınlanıveriyor… “Yerli” diyor “yerli, bunlar doğal!”
Ah,
Mustafa abi ah! Senin gibi insanlarımızı uzakta değil çok yakın bir gelecekte
mumla arayacağımız bir gelecek artık çok uzak değil; toprağı yok ettikçe, suyu
kirlettikçe, bu doğa var ya bu doğa, intikamını acı bir şekilde alacak!..
Yerel
yönetimler diyorum bu insanlardan en azından pazarda işgaliye parası almasa göçer
mi? Hani park, bahçe yapıyorsunuz ya! Bu insanlara da arka çıksanız, Zafer’deki
zengin dükkânlarına harcadığınız paraların bir kısmını bu insanlara tahsis
etseniz? Yerli tohumlarımıza koruma ve standart getirseniz, bu insanların
ürettiklerini satın alıp değerlendirseniz?
Ayşe
ninem titreyen elleriyle biber tartarken… Hatçaplam “salatalıkları daha yini topladım” derken… Tabii ki gurur duydum ama… Utandım dersem yalan olmaz…
Mustafa
abi, eğilip doğrulmaktan beli tutulmuş… Bu insanlar yerli tohumlarımızın
kahraman koruyucularıdır…
En
azından bizler satın alalım, pazarlık etmeden ki seneye aynı yerli biberi,
yerli salatalıkları, yerli fasulyeleri, yerli mor balcanı tekrar bulabilelim…
Haydi
mahallenizde kaldıysa duvarları ak toprakla sıvalı bir kerpiç ev ve içinde
yaşayan bir nine varsa, Havvapla, Şerifapla, fark etmez ismi, onlar bizim
kahramanlarımız, mutlaka evin bir köşesinde tandır vardır, yoksa kesin maltız
vardır el yapımı… Söndürme kömürüyle yaktırın maltızı ve yerli mor
patlıcanlarımızdan götürün size imil imil ateşte pişecek bir balcan vursun…
Yerken parmaklarınıza dikkat edin…
Onun
için demiştim “bugün günlerden balcan” diye…
Bize
her gün balcan!.. Çok şükür bu sene de yerli balcan yemek nasip oldu…
TAHİR
SAKMAN
18 Temmuz, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 26 VARIN GİDİN ŞU YAYLANIN DÜZÜNE (ATLI GEL...
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 26 VARIN GİDİN ŞU YAYLANIN DÜZÜNE (ATLI GELIYOR)
Mazhar Sakman tarafından Konya oturaklarında okunan varyant türkülerimizden biri:
Varın gidin şu yaylanın düzüne (düzüne)
Sürmeler mi çektin ala gözüne (haydi)
(Haydi haydi) Atlı geliyor
Bizleri inleten (guzum) taksi de geliyor
(Haydi haydi) Göremez oldum
İllerin yüzüne (canım) bakamaz oldum
Senin için canımı veremez oldum
Çekivirmiş gaterinen deveyi (deveyi)
Bağlanırsam neylerim düveyi (haydi)
(Haydi haydi) Atlı geliyor
Bizleri inleten (guzum) taksi de geliyor
(Haydi haydi) Neler oluyor
Yollarını (canım) bilemez oldum
İllerin yüzüne (guzum) bakamaz oldum
Garşı dağın yamacı dik geçilmez (geçilmez)
Acıdır aşkın şarabı içilmez (haydi)
(Haydi haydi) Atlı geliyor
Bizleri inleten (guzum) taksi de geliyor
(Haydi haydi) göremez oldum
İllerin yüzüne (canım) bakamaz oldum
Senin için canımı veremez oldum
TAHİR SAKMAN
17 Temmuz, 2025
KUMKÖPRÜ BALCANI
KUMKÖPRÜ
BALCANI
Bu
yazıyı 14 Temmuz 2021 tarihinde yayımlamıştım:
Şimdi
semizotunu yazdım, domatesi, biberi yazdım; Kumköprü balcanını (patlıcan)
yazmasam olmaz!
Bu
yazıyı okuyanların arasında eminim Kumköprü patlıcanından yapılma orta
(bütümet) yiyenler mutlaka çıkacaktır.
Peki,
ya yemeyen varsa?
Onlar
da şanslarına küssün; çünkü artık ne o Kumköprü kaldı ne de patlıcanı... hepsi
betona / ranta teslim oldu, hem de o bağlarda, bahçelerde o patlıcanı
yiyenlerin eliyle!
Tabii
bu bir günde olmadı; önce şehir ırmağının suyunu kestiler ki avarlar
sulanmasın! Kuyularla sulanmaya çalışıldı bir süre ama kuyuların suyu her yıl
derinlere çekiliyordu.
Su
bitti… avarlar susuz kaldı sonra ağaçlar kurumaya başladı; görünen buydu oysa
kurumaya başlayan topraktı, insandı...
İnsanımıza
ne olduysa bir beton sevdasına kapıldı... hani o "nohut oda, bakla
sofa" evleri beğenmez olduk, katlara çıkmalıydık, çıktık, katlanmaya
başladık.
Hâlâ
katlanmaya devam ediyoruz!
Bağlar,
bahçeler arsa oldu, parsel oldu. Parayı bulmuştuk; "çarşıdan alırız iki
kilo patlıcan, yeriz" denilmeye başlandı; çarşıdaki patlıcanın yetişmesi
için toprağa ihtiyacımızın olduğunu unutarak…
İşte
biz o gün yitirdik Kumköprü patlıcanını... yitirilen aslında patlıcan değil
topraktı!
Kıyıda,
köşede yine vardır ama her yıl azalan toprak, intikamını bizden bir gün alır,
bunu da bilin ağalar!
Konyalılar,
siz şimdi bana kulak asmayın, en yakın pazara gidin, yerli patlıcanlardan alın.
Aynısı olmasa da yakın lezzeti bulabilirsiniz.
Bendeniz
közlemesini çok severim; üzerine bol Karapınar tereyağı sürülmüş sarımsaklı
közleme patlıcanlar benim favorimdir.
Artık
siz orta mı yaparsınız yoksa musakka mı bilemem ama ikisi de lezizdir. Şimdi
size orta tarifi veremem; çünkü şeflere, gurmelere ayıp olur. Her ne kadar
bendeniz sonradan gurmeysem(!) de yakışık almaz ama şunu mutlaka söylemeliyim:
Orta
yapmak için önce bir Konya kadınından el almak gerek; değilse yaptığınız
ortalar geçersizdir! Ayrıca maltız ateşinde imil imil pişmeli..
“Maltız
ne” diye sormayın, onu da siz bulun canım!
PATLICANA
MANİLER
Sağım
solum dört bir yanım
Çok
tatlıdır benim canım
Başka
yerde aramam ki
Kumköprü'de
patlıcanım
Boşa
değil bu sözlerim
Gelmezseniz
çok özlerim
Sizin
evde buluşursak
Patlıcanı
ben közlerim
Asla
tutmaz benim ahım
Yoktur
zaten hiç günahım
Yemeklerin
içinde
Patlıcandır
padişahım
Sağı
solu her yanı
Sana
verdim al canı
Ömrüm
sana fedadır
Kumköprü’nün
balcanı
Ara
verin diyete
Önem
verin niyete
Musakkayı
yiyenler
Kesin
gider cennete
Patlıcanın
eyvahı
Tutar
mı bilmem ahı
Orta
yerken ölenin
Affoluyor
günahı
Kumköprü'de
eksinler
Bir
yaz günü söksünler
Mezarımın
başına
Mor
patlıcan diksinler
Fotoğraftaki
patlıcanlar her ne kadar yerli olsa da o bizim eski sivri uçlu mor
patlıcanlarla hiç alakası yok, domatesten sonra onları da kaybettik sanırım…
TAHİR
SAKMAN
15 Temmuz, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 25 KETEN GÖMLEK DİZE DEK (NENELER-MENELER)
MAZHAR
SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 25 KETEN GÖMLEK DİZE DEK (MENELER)
Konya’nın
Kafkaslardan göç aldığı yıllarda yakılmış olması kuvvetle muhtemel bir türkümüz…
Türkünün farklı şehirlerde “Nineler” diye okunan varyantları da mevcut. Bilindiği gibi Şirvan; Siirt ilimizin bir ilçesidir ayrıca Azerbaycan ve İran’da da aynı isimle şehirler vardır. Azerbaycan’dan veya İran’dan gelen Şirvanlı göçmenlere yakılan bir türkü olabilir.
Keten
gömlek dize dek
Gel
gidelim bize dek
Sarılalım
yatalım
İlkbahardan
güze dek
(Aman aman) meneler
Şirvanlı meneler
Küp dibine oturmuş
İnce(e)lekten un eler
Keten gömlek dikili
Nerden aldın bu dili
Bu dil buranın değil
İstanbul’un bir dili
(Aman aman) meneler
Şirvanlı meneler
Küp dibine oturmuş
İnce(e)lekten un eler
Keten gömlek getirir
Olduk gahir [kahır] götürür
Zülüflerin bağlama
Olduk minnet götürür
(Aman aman) meneler
Şirvanlı meneler
Küp dibine oturmuş
İnce(e)lekten un eler
Bugün günlerden sali
Elinde kiraz dali
Gören
Maşallah desin
Kimin var böyle yâri
Aynı
türküyü Mazhar Sakman defterine şöyle yazmıştır;
Kebabı ince doğra
Geçerken bize uğra
Benden başka yâr seversen
Bilinmez derde uğra
(Aman
aman) meneler
Şirvanlı
meneler
Küp
dibine oturmuş
İnce elekten un eler
Keten
gömlek dize dek
Gel gidelim bize dek
Sarılalım yatalım
İlkbahardan güze dek
(Aman
aman) meneler
Şirvanlı meneler
Küp
dibine oturmuş
İnce elekten un eler
Keten gömlek dikili
Nerden aldın bu dili
Bu dil buranın değil
Yabanların bir dili
(Aman
aman) meneler
Şirvanlı meneler
Küp dibine oturmuş
İnce elekten un eler
TAHİR
SAKMAN
12 Temmuz, 2025
"Gelme Ne Olursun"
ÇIKIP
ÇIKIP GELME
Söz:
Tahir Sakman
Müzik:
Doğan Zade
Solist:
Hızır Ali Akmeşe
Bağlama:
Alper Ekmekçi
Kaval:
Yahya Çelebi
Hangi
masalda kaldıysan…
Hangi
rüzgârın serin yerinde ürpertilerle… çılgın gecelerin şafaklarında, yalnız
türkülere saklanan gözyaşlarında…
Kal…
Düşme
sabahıma, hayallerimi bıraktığım yerlerde, düşlerimi düşürdüğüm sensiz beyaz
bulutlar gibi günlerde, kal…
Gelme…
gelip de beni eski sevdaların ateşine yakma; ben böyle yanmaktan mutluyum…
Çıkıp
çıkıp gelme; yüz yılda bir gel, kabulümsün…
ÇIKIP
ÇIKIP GELME
Acılarda
ara beni bulursun
Çıkıp
çıkıp gelme gelme n'olursun
Yeni
bir aşkta teselli olursun
Çıkıp
çıkıp gelme gelme n'olursun
Yağmur
sonrası gökkuşaklarıyla
Gecelerin
soğuk bıçaklarıyla
Sevdaların
sıcak kucaklarıyla
Çıkıp
çıkıp gelme gelme n'olursun
Anılarım
saklı hepsi derinde
Gecelerin
gizli kuytu yerinde
Bugün
gelme sakın hatta yarın da
Çıkıp
çıkıp gelme gelme n'olursun
Yaşananlar
bitti yoktur eyvahım
Gücenmedim
sana kalmadı ahım
Hatırlatma
dünde kalsın günahım
Çıkıp
çıkıp gelme gelme n'olursun
Kuşlarla
uçarak hatta yel olup
Gözündeki
yaşla coşan sel olup
Sitemlerim
sana bana el olup
Çıkıp
çıkıp gelme gelme n'olursun
Arama
sorma yollarıma durma
Eskisi
gibi gözlerinle vurma
Dayanmaz
kalbim beni fazla yorma
Çıkıp
çıkıp gelme gelme n'olursun
TAHİR
SAKMAN
09 Temmuz, 2025
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 24 BENİ ŞAD ETMEDİ ŞU ÇARKI FELEK
MAZHAR SAKMAN TÜRKÜ HAZİNESİ 24 BENİ ŞAD ETMEDİ ŞU ÇARKI FELEK
Uzun süredir, orman yangınları, siyasi gerginlikler vs. nedeniyle türkü paylaşımı yapmıyordum ama nereye kadar?
Sonuçta bu türküler tam da bizi anlatıyor:
"Beni şad etmedi şu çarkı felek" derken içimiz acımıyor mu? Ülke insanının büyük bölümünün haleti ruhiyesi tam da türküde anlatılanlar gibi değil mi?
TAHİR SAKMAN
08 Temmuz, 2025
YAŞAMLA ÖLÜMÜN ANLAMI
YAŞAMLA ÖLÜMÜN ANLAMI
Büyük usta Rıfat Ilgaz, 2 Temmuz 1993 tarihindeki Sivas katliamından sonra çok üzülür ve "Yaşamla ölümün bir anlamı kalmadı" başlıklı bir yazı kaleme aldıktan sonra yazarlığı bırakma kararı alır.
Yaşadığınız ülkede, değerinizin bilinmezliğini bir kenara bırakın üstelik yakılıyorsanız ve bu yakılan insanların ülkenin önde gelen sanatçıları, edebiyatçıları olduğunu düşünürseniz...
Bazen çok düşünmüşümdür; niye yazıyorum, sanat, edebiyat, şiir, müzik niye? Sanat niye var?
Yaşantımın en anlamsız olduğunu düşündüğüm en karamsar zamanlarımda bile tutunduğum daldır sanat... Bazen değil çoklukla şiire tutunurum ve yaşam ışıklarını sunar yeniden.
Sanatı, sanatçıyı yakarsanız... sizin o yaktığınız ateşlerde bile sanatın gücü bin yıllara meydan okuyarak yeşerecek ve ışık olacaktır.
Üstat, katliamdan 5 gün sonra bu acıyla hayatını yitirir. Üstat, her ne kadar yazmama kararı alsa da eminim yaşasaydı yazmaktan başka çare olmadığını ifade edecekti...
Çünkü; sanat, edebiyat yaşam kadar değerlidir...
Aşağıdaki yazı ve fotoğraf Muhlis Akarsu sayfasından alınmıştır, lütfen ibretle okuyunuz...
TAHİR SAKMAN
"2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı Rıfat Ilgaz’ı çok derinden üzer. Olayların yaşanmasının ardından “Yaşamla Ölümün Bir Anlamı Kalmadı” adlı son bir yazı yazar ve yazarlığı bırakma kararı alır.
Katliamın acısına sadece beş gün dayanabilir ve 7 Temmuz 1993 günü de bedenen aramızdan ayrılır. Çok yakın dostu olan ve Madımak Oteli’nde hayatını kaybeden Asım Bezirci’nin de yanına defnedilir.
Usta ismin yazarlığı bıraktığı son yazısı ise şöyledir:“Yaşamla ölümün bir anlamı kalmadı. Her şey yalama oldu!” Artık hiçbir şeye inanmıyoruz. Yaşama da inanmıyoruz. Artık yaşam yalama oldu. Evden dışarı çıkmamak mı lazım? Bizim aklımız ermez oldu. Asım benim çok eski dostum. Benim için yıllarca çalışıp değerli kitaplar yazan bir yazar.
Yazar, kitapları yalnız kendisi için yazmaz. Kitaplar birer sevgi derlemeleridir. Asım aylarca yıllarca benimle yattı, kalktı. İyi günlerimde gülmüş; hapishanelerde, kelepçelerde ağlamış. Gözlerinin önünde 81’de kelepçeliyim. Asım yanımda. Türkiye’de, yaşama da ölüme de inanmıyor. Asım Bezirci yaza yaza kayboldu gitti işte. İnsanca yapabileceğimiz tek şey, şimdi Asım’ı saygıyla anmak.”
Peki ya Nesimi Çimen… Acaba haberleri var mıydı otel önünde toplanan ve oteli yakanların Nesimi’nin ne kadar büyük bir ozan olduğundan, curası ile hümanizm felsefesi yaptığından? Hiç dinlemişler midir Nesimi’nin Barış Güvercini adlı türküsünü…”
Fotoğraf: Rıfat Ilgaz ve 1993 tarihinde suikaste uğrayarak öldürülen büyük gazeteci Uğur Mumcu ile bir arada.
Bu paylaşımda konusu geçen ve geçmeyen tüm değerlerimizi büyük özlem ve saygı ile anıyoruz."
03 Temmuz, 2025
ŞİBİDİK TERLİKLE MAYIŞMAK
ŞİBİDİK TERLİKLE MAYIŞMAK
Cehennemin kapılarını açık bırakmışlar... yok, bu benzetmeyi sevmedim, Antalya cennetten bir köşe ve oldukça sıcak... 40 derece civarı seyrediyor...
Turist sayısı düşük mü bilmiyorum ama Konyaaltı sahili bu aralar daha sakin... Yerli turist mi dediniz, haydi canım siz de, iyi bir karşılık sanki... Anladınız siz!
Ama bir şey var; ortalık emekli kaynıyor!
Hani her yıl Alman emeklilerini kıskanırdık ya, ellerinde buz gibi bira şişeleriyle denize karşı keyif çatan! Onlar yok bu sene?
Şayanı hayret bir şey!
Bizim Karakayalı Himmet burada! Yarmalı Hüseyin de... Mengeneli, Sedirlerli ne kadar emekli varsa burada!
Maaşlara... Mayışlara zam gelince hepsi soluğu Antalya'da almış...
Sıcaktan değil mayışlara yapılan zamdan mayışmışlar. Para yimeye gelmişler meğer...
Aha vallaha şu ayağında şibidik terlikle... anaa üstelik sarı don giymiş ele güne karşı, hiç utanman mı len! Gonya'da giydiği yün takkayı da atmış tengerlek şapka giymiş... Bak hele bak, bizim Amet bu, vay gidi vay! Gonya'ya dönünce ben sana sorarım!
Sanırım sıcak başıma geçti... mayışmış kalmış, hülyalara dalmışım...
Mayışlara zam gelince mayışmışım..
Antalya'da tatili uzatmak için alın size bir neden daha:
Haydi emekliler mayışın gari...
TAHİR SAKMAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)