YAYLI GELDİ KAPIMIZA
DAYANDI (NECİP OĞLAN) Doktordur Eyüp Sabri.
Karlı, ayazlı fakat pırıl pırıl, günlük güneşlik, aydınlık bir Konya sabahında,
eski Beyşehir Hanı’ndaki muayenehanesini açar Eyüp Sabri. Güler yüzüyle şifa
dağıtacaktır. Tatlı diliyle umut dağıtacaktır. Onulmaz dertlerin yıprattığı
yorgun gönüllere, yaşama sevinci aşılayacaktır... Solgun hastaların gözündeki
hayat ışığının yeniden ışıması, onun en büyük mutluluğudur. Kardan ak beyaz gömleğini
yeni giymişti ki kapısının önünde duran yaylının gıcırtısıyla irkildi, döndü
baktı! Necip gelmişti! Yüzünden hiç eksik etmediği tebessüm daha belirgin bir
hal aldı. Necip Oğlan derdi ona, nalbanttı... İyi arkadaştılar. Yıllardır
hasretmiş gibi kucaklaştılar, öpüştüler... Necip Oğlan’ın tedirgin bir hali
vardı. Anlam veremeyen Eyüp Sabri sordu: “Hastam var!” dedi, Necip Oğlan kısık
bir sesle... Hemen çantasını alan Eyüp Sabri, paltosunu bile giymeden yaylıya
bindi. Baruthane’ye doğru yaylının gıcırtıları dağılırken, Necip Oğlan
suskundu. Necip Oğlan’ın elleri titremekteydi! Gazezler Sokak’a girmişlerdi ki
Necip Oğlan elini kuşağına attı... Kara saplı kara kamasını, Eyüp Sabri’nin
kardan ak gömleğinin sol böğrüne saplayıverdi. Eyüp Sabri, önce ne
olduğunu anlayamadı. Şaşırmıştı, şaka yapıyor zannetti. Fakat sol böğründe
asılı kalan kamayı görünce, kardan ak beyaz gömleğinin kızıla boyandığını
görünce anlar gibi olmuştu. Yıkılırken son bir gayretle yaylının kenarına
tutundu. Gözlerindeki yaşlar, sanki kendi ölümüne değil de pek sevdiği bir can
dostu kaybetmenin hüznüyle birikmiş gibiydi: “Neden yaptın öğür? Neden! Neden! Neden! Biz dost değil miydik?”
diyemedi. Sırt üstü karın üstüne yuvarlandı. Eyüp Sabri’nin al kanı, kara
karıştı. Ak karların üstünde, al al gül açılmıştı sanki! Aniden çıkan rüzgârla
kar, kan izlerini kapattı... Neden mi vuruldu? Üzerine
düşen kandan sorup öğrenen kar tanelerini de rüzgâr savurunca, nedenini kimse
bilemedi. Yalnız geriye bir âşığın yaktığı yanık bir türkü kaldı; okunurken
içinizi titreten ve sizi Eyüp Sabri yapan, Necip Oğlan yapan bir türkü: Yaylı geldi kapımıza
dayandı Eyüp Sabri al kanlara
boyandı Seni vuran zalim nasıl
dayandı Kahpe
nalbant nasıl kıydın canıma Bu
hainlik kalmaz senin yanına Gide gide gitmez oldu dizlerim Ağlamaktan görmez oldu gözlerim Sana tesir etmez m’oldu sözlerim Kahpe
nalbant nasıl kıydın canıma Bu
hainlik kalmaz senin yanına Gide gide iki sokak arası Yaktı beni genç oğlanın gaması* Sende kama bende hançer yarası Kahpe
nalbant nasıl kıydın canıma Bu
hainlik kalmaz senin yanına *Bu mısra Mazhar Sakman’ın türkü defterinde “Yaktı
beni Necip’imin kaması” şeklinde yazılıdır. TAHİR SAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.