YAŞAM SEVGİYLE BAŞLAR

07 Ağustos, 2024

DOST İPİYLE ASILMAK*


 

Bu yazıyı merhum Seyit K.Bezirci’yle iş yerimdeki bir sohbetten sonra yazmış ve 3 Mayıs 2002 tarihinde Yeni Meram gazetesindeki köşemde yayımlamıştım. Bu vesileyle Seyit abiye rahmet dilerken onu çok özlediğimi hasseten belirtmeliyim: Sensiz; kıyımız, köşemiz kalmadı Seyit abi…
 
 
DOST İPİYLE ASILMAK*
 
Hayatın bize ne zaman ne getireceğini asla bilemeyiz. Hayat aslında deneme ve yanılmadan ibaret değil midir? Üst üste tekrarladığımız hatalara ödediğimiz bedellerin ışında gizli değil midir yaşam? İnsan hayatın bütün renklerini içine taşırken, yaşadığı ve yaşayacağı heyecanların doruklarına tırmanmanın verdiği yüksek adrenalin sarhoşluğu içinde, geçip giden ömrümüzün soluk sayfalarında yeniden yeşerememenin verdiği buruk yalnızlığın çaresizliğiyle daima baş başadır...
 
Aslında insan çok yalnızdır. Aslında insan, kendisiyle bile yalnızdır... İnsan kendisiyle bile uyuşamaz bazen... Kim bilir, belki de sıkça uyuşamaz. Şunu adım gibi biliyorum ki; insan kendisiyle uyuşmadıkça, uyuşamadıkça hayatın öbür tarafını, perdenin arka yüzünü daha iyi hissediyor. Eşyanın tabiatını daha iyi kavrıyor...
 
Ondan sonra bize kalan, olaylara bakıp bakıp yüzümüzde acı bir tebessümle gülümsemekten ibaret. Artık, hiçbir kurşun kâr etmez olur. Artık hiçbir şey sizi tatmin etmez olur. Daha iyisini, daha mükemmelini arar durursunuz. Aradıkça bulursunuz, buldukça ararsınız. Daima yükseklere, en yükseklere dikilir gözünüz. Artık sizi hiçbir çeşme kandırmaz olur. Hiçbir pınar sizi doyuramaz olur. Hayattan tek algıladığınız, doyumsuzluktur artık...
 
Geçenlerde işyerime gelen Seyit Küçükbezirci ağabeyimizle koyu bir sohbete daldığımızda; “Tahir beni asacaklar” diyen Seyit Ağabeyimize şu cevabı vermiştim; “İpini benden alsınlar...” Bunu duyan Seyit Küçükbezirci şaka yollu “Tahir seni öldürürüm” deyince bendeniz de “Yanlış anlama... Maksadım seni kurtarmak. Çünkü; onlara çürük ip vereceğim. Seni astıkları zaman ip kopacak, kurtulacaksın” demiştim... Bir an duraklayan Seyit Ağabeyimiz “Bunu defterime yazacağım” diyerek ne kadar memnun olduğunu göstermişti...
 
Sonraları, aklıma hep bu cevap takıldı durdu... Dost ipiyle asılmak... Bir insan gerçekten dost ipiyle asılabilir miydi? Bir insan, dostum dediği adamın asılması için ip verebilir miydi? Hatta ip çürük bile olsa... Bu müthiş bir cesarettir. Bu müthiş bir risktir, aynı zamanda... Ya ip kopmazsa?
 
Hayatımızda öyle ipler var ki... Aslında kopsun diye baktığımız ama bir türlü kopmayan, koparamadığımız ipler... Bizi hayata bağlayan iplerin arkasındaki güce nüfuz ederek, belki de ipleri kafadan kopartmalı...
 
Dosta asılması için ip vermek bir yana, ya dostun ipiyle asılmak nicedir? Sizler hiç dostun ipiyle asıldınız mı? Belki de cesaretiniz yoktu, belki de korkaktınız. İnsan yaşamasını bilmesi gerektiği gibi, ölmesini de bilmeli... İnsan doruklara tırmanırken, bir gün başının döneceğini ve doruklardan düşeceğini bilmeli... Bilmek yetmez kabullenmeli, kabullenmeli...
 
Belki bütün hayat bir yerlere asılmaktan ibaret... Yanılgılarımıza, düşlerimize, acılarımıza hatta gölgelerimize serilen sıcak gözyaşlarına bile... Belki de dosta ip vermenin veya dost ipiyle asılmanın ötesinde bir şey olmalı; dosta ip olmak gibi... Kesinlikle budur hayat... Hayat; dosta ip olmaktan ibarettir...
 
TAHİR SAKMAN
 
 
*SAKMAN, M. Tahir (2002), “Dost İpiyle Asılmak”, Yeni Meram, s. 2, (3 Mayıs).
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız kişisel haklara ve yasalara uygun olmalıdır, yorumlarınızdan dolayı sorumlu olacağınızı lütfen unutmayınız.