30 Mart, 2025
CANIM DEDEM
CANIM DEDEM
21 Mart, 2025
ALIŞTIRMAYIN BİZİ BÖYLE ŞEYLERE
ALIŞTIRMAYIN BİZİ BÖYLE
ŞEYLERE
Doktorlarımız, yüz akımız…
Eşimin ameliyatı nedeniyle
Necmeddin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahlarından Doç. Dr. Alper
Varman’ı tanıdım. Güler yüzüyle zaten şifa dağıtıyor desem hiç de abartı
olmayacak… Öncelikle marifetli elleriyle eşimin ameliyatını başarıyla gerçekleştiren
Doç. Dr. Alper Varman’a ve tüm ameliyat ekibine teşekkür ederim.
Bu kez çok da alışık
olmadığımız… hatta bu duruma şımardığımızı falan da söylemeliyim yine abartısız…
Hemşiresiyle, doktoruyla inanılmaz
bir çabayla çalışan bir hastane… Bu üniversite hastanesine bir şeyler olmuş,
her şey tıkır tıkır saat gibi işliyor.
Olmuyor böyle, bize
yazacak, eleştirecek bir şey bırakmamışınız, teessüf ederim!
Neyini yazayım ki; her
taraf tertemiz, servislerde yataklar, çarşaflar kar gibi… Herkes size yardımcı
olmak için uzun uzun anlatıyor…
Yok, bu kadarı vallahi
fazla… Alıştırmayın bizi böyle şeylere…
TAHİR SAKMAN
03 Mart, 2025
DEĞİŞMEZ
DEĞİŞMEZ
Hayatımız ters orantılı
sanki… Ramazan ayında bu daha da çok ortaya çıkıyor.
Oruçtan kastın; az
yiyerek, az tüketerek, nefsi dizginleyerek, fakir fukarayı anlamamız olduğu
söylenir…
Ama nedense, hep birlikte
hurraaa… çarşı, pazar saldırırız… Gelsin; pastırmalar, sucuklar, tahinler
vs… Aslında çoğu zaman aldığımız ürünler
(şimdilerde yanından bile geçemesek de…)
Haydi biraz alışverişi
keselim de görsünler, o, ramazan geldi diye zam üstüne zam yapanlar…
Etiketleri, faturaları biraz kontrol etse ilgili kurumlar zaten buna cesaret de
edemezler ama…
Her şeyi ters anlıyoruz;
oruç tutun, az yiyin denildiği zaman “iki öğüne beş öğün sığdırın, tıka basa
yiyin” anlıyoruz…
Vicdanlarımızda da bir
sorun var sanki… Vicdanlarımızı etiketlerimize yansıtmadıkça, alışverişlerimizde
hakem yapmadıkça… daha çok ramazan feryat ederiz ve hiçbir şey değişmez
maalesef ülkemizde; çünkü, senelerdir aynı şeyler yazılır, çizilir ama
değişmez, kaderimizdir…
Kanıksamış olmalıyız; hani
bir ramazan fiyatlar düşse sanırım çok şaşıracağız ve ramazan gelmemiş henüz
diyeceğiz…
Yok, sakın şaşırtmayın
bizi, kalbimiz dayanmaz, alıştık bir kere, zamlara devam…
TAHİR SAKMAN
01 Mart, 2025
GÜZEL İNSANLAR GÜZEL RAMAZANLAR
GÜZEL İNSANLAR GÜZEL
RAMAZANLAR
Şimdi ne yazayım size? Eski
ramazanları mı?
Eski ramazanlardan artık
söz etmenin çok da önemli olmadığını bu yıl iyice anladım… Her şey tabii ki
değişiyor da mesele o değil!
Eskiden ramazanlarda,
ramazan mânileri söylerdim. En son RamaZamname’yi söylemiştim… Eh, bu hayata da
bunu söylemek gerekir. Arşivinizde yoksa blog sayfamdan e-kitap olarak
indirebilirsiniz; çünkü gelecekte insanlar, bizim neler çektiğimizi bunu
okuyarak hem de gülerek anlayabilecekler… umarım!
Eskiden… keşke eskimeselerdi;
bir hoşgörü vardı. Bir sevgi seli vardı, akardı… O topun atılması bile başlı
başına bir olaydı; biri Alaattin’de biri Sille’de… Sofra başlarında, oruçlu
oruçsuz herkes huşu ile beklerken kalplerimizdeki sevgi, ilahi bir rahmetle
birleşirdi sanki…
Siyasallaşmamıştık; iftar
sofraları görgüsüzce gösteriş için kurulmuyordu; hiç kimse ellerinde sefertası,
yanında fotoğrafçılarla kapıları çakmıyordu…
Ne anlatayım ki size?
Neler kaybettiğimizi mi? Etrafınıza bir bakın; insanların birbirlerine bakışlarına
bakın, hitaplarına bakın, alışverişlerindeki adaba bakın? Kılık kıyafetlerine,
davranışlarına bakın anlarsınız… Şimdilerde özlenen, beklenen ne varsa eski
zamanlarda hayatın olağan akışı içerisinde yer alıyordu ve doğaldı… Hani şöyle
olsa, böyle olsa diyorsunuz ya, eskiden o dediklerinizin hepsi zaten vardı,
yitirdik…
Babam, ramazandan önce
ağzını yıkar, ramazan bitene kadar içmezdi. Günde iki cüz okurdu ki ramazan
bitince iki kere hatim indirmiş olurdu. Enteresan mı buldunuz? Daha da
enteresanı beni hep dindar ahbaplarına yollardı: Konya İslam Enstitüsü’nde
Dinler Tarihi dersi veren Av. Hayri Bolay, dini müzik üzerine eserleri bulunan
Doktor Ali Kemal Belviranlı, Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’nin kurucusu ve
Müdürü Lütfi İkiz, ilk aklıma gelenler…
Küçücük bir çocuktum, bu
insanlar beni ciddiyetle karşılarına alır sohbet eder, anlatırlardı… İnsanların yaşam tarzlarına kimse
karışmazdı, dayatma diye bir şey, mahalle baskısı diye bir şey duymamıştık. Yaşam
biçimleri farklı olan insanlar birbirlerine daima hürmet ederlerdi.
Sonra hep beraber
siyasileştik… Sen oldu, ben oldu… İnananlar, inanmayanlar… iş o dereceye vardı
ki aynı evin içinde evlat, babaya söz eder oldu. Dava vardı ve kutsaldı… Hatta
öyle ki dava, dinin önüne geçmişti… Dava için bazı şeyler göz ardı edilir
olmuştu.
Bize neler yaptılar neler…
Oysa biz hep birlikte
mutluyduk, yarım somunu paylaşırdık iftar sofralarında… Herkes kendi yolunda
yürürdü, birbirimizin ayıbını aramazdık, açık kapı varsa örterdik… Din,
gerçekten Allah’ındı… Kula laf düşmezdi, kul kendini hâşâ yaratıcı yerine koyup
hüküm vermezdi… İnsanlar birbirine yardım ederken meşrebine bakmazdı, insan
olması yeterdi.
Mevlâna, Sadrettin Konevî,
Nasrettin Hoca, Yunus Emre, Hacı Veyiszade gibi insanları yetiştiren bu
topraklara sonradan siyaset musallat oldu… ve olanlar oldu…
Şimdilerde uyanmaya
başladık… mı? Günde beş vakit ezanların gürül gürül okunduğu ülkemizde eksik olan neydi ki? Ezan mı yoktu yoksa oruç mu tutamıyorduk? Zekat
verdiniz de karışan mı vardı?
Hatırladığım; eski
ramazanlardan sadece sevgiydi, kardeşlikti… attıkları adımların altında bir
karınca olabilir endişesiyle huşu içinde yürüyen insanlar… İnandıklarıyla
yaşantıları bir olan insanlar… Her ne yapıyorsa, gösterişe yer vermeyen
insanlar... İnsanlar inançlarında gerçekten samimiydiler.
Bu insanları alınlarındaki
nurdan tanırdınız…
Ah, Konya ah! Nurumuz
gitti, narımız mı geldi?
Ah, o güzel insanlar… güzel
atlara binip gittiler ama hâlâ içimizde özlemleri var ve bir gün geri gelecekler;
eminim…
TAHİR SAKMAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)